Plüto'nun  Olağanüstü   Gizemi

Alacakaranlık  Kuşağı 

 

“YAZGINA    ASİ    OLMA ”

 

Türk ve Altay mitolojisinde  Oğuz Türklerinin atası Oğuz Kağan’ın buyrukları arasında yer alan “Yazgına asi olma” sözü yer alır. Modern astrolojiye kadar kaderin yaşamdaki rolünü bundan daha etkili açıklayan söz yoktur.  Gök Tanrıcılık dini zamanında Türklerin kendilerine özgü inançları ve kader tanımı  vardı.

 

Türkler doğaya ve tinlere saygılı davranıp belli kurallara uyarak, dünyalarını dengede tutmaları ile kişisel güçlerinin doruğuna ulaşıp dışarıya yansıdığına inanırlardı. Eğer bu denge, kötü tinlerin saldırısı veya bir yıkımdan dolayı bozulursa, bir kamın (Şaman)  yardımı ya da Tengri'ye verilen bir adak ile yeniden düzene sokulması gerektiğine inanılırdı.

 

Tengri, bugünkü Türkçedeki Tanrı sözcüğünün eski söyleniş şeklidir. Genel olarak dini ne olursa olsun tüm Türk uluslarında Tengri dönemi gelenekleri görmek mümkündür.  Günümüzde, özellikle Türkiye'de, birçok araştırmacı ve tarihçi, Tengriciliği tek tanrılı bir inanç gibi kabul etmektedir. Bu dinde yobazlık yoktur, kadınları cadı diye suçlayıp ateşte yakmak yoktur, kadınları kapatıp sosyal çevreden uzakta tutarak  değersiz varlıklar olarak görmek yoktur. Ayrıca ulusun atası sayılan kişide kutsal bir  tanrısal yazgı kavramı vardır.

 

YAZGININ  HAYATIMIZDAKİ   GÜCÜ

 

Antik çağ Yunan uygarlığındaki düşünceye göre Kader, insan hayatındaki bütün olayları önceden belirleyen, tabiatüstü bir güce ilişkin dinsel, idealist bir kavramı ifade eder”. Bu kader insanlar ve Tanrılar için geçerlidir. Tanrılar ve insanlar için de mukadder ve değişmez bir kader fikrinin ilâhî yazgıyla olan ilişkisini ilk savunan kişi Homeros olmuştur. Homeros, MÖ. 7. yüzyılda oluşturulduğuna inanılan ve on yıl süren Truva Savaşı’nı anlattığı İlyada Destanı’nda; ölüm gerçeğinin, insanlığın kendisinden kaçamadığı kesinleşmiş bir kaderi olduğunu ifade etmektedir.

 

 İnsanın dünya üzerindeki kaderi de yaşamının sonu olan ölümü de bellidir. Kara kader, insanı kader ile ölüm arasına sıkıştırmıştır. Homeros, Odisseia destanında kaderin varlığı ile ömrün uzun ya da kısa olması ile ilgili pek çok halk inanışlarından bahsetmiştir. MÖ. 484 Yılında dünyaya gelen Bodrum’lu tarihçi Herodot’a göre “.Alınyazısına karşı gelinmez. Alınyazılarımız ezeldeki kesin bilgiye göre yazılarak belirlenmiştir. Kişiler bu yazgılarını ve buna bağlı olarak işledikleri fiillerini değiştiremezler”. Böylelikle, kişilerin kaderlerinin belirlenmiş olması ölümlerinin de belirlenmiş olmasını beraberinde getirmiştir. Zira ona göre: Ölüm, kaderi doldurmaktadır.

 

Filozof Aristo (MÖ 384-322) ‘ya göre evrendeki her şey bir amaç ve bir düzen içerisinde var kılınmış ve böylelikle de yönetilmektedir. Aristoteles’e göre, sağlıklı olma ile uzun ya da kısa ömürlü olmanın kuralları ve nedenleri vardır. Bunlar, Tanrı’dan verili olan şeylerdir. İşte modern çağ astrolojisinin ulaştığı nokta bunlarla ilgili kuralları insanın anlayacağı şekilde tespit ederek var olan sırları çözmek başarısıdır. Bunun tarihi de Vedik (Hint) astrolojisine göre düşünürsek binlerce yıl öncesine dayanır. İnsan beyni yaşam sınırları içindeki sırların pratik çözümüne meyilli olduğundan burç yorumlarına takılı kalmıştır. Örneğin yaşanan yıl içinde Boğa burcunun kaderini veya Ejderha burcunun sağlığını öğrenmeye çalışır ! Oysa yıl içinde yoğun bakıma düşerek eceli ile pençeleşecek bir Boğa burcu insanı ile Maldiv adalarında yaz tatili geçirecek başka bir Boğa burcu insanı olabileceğini düşünemez.

 

KADERİN  BERMUDA  ŞEYTAN  ÜÇGENİ

 

Bermuda şeytan üçgeni adı verilen Atlantik Okyanusu bölgesinden defalarca geçtim. Bazıları büyük fırtınalar öncesiydi ve okyanusun sakin bölgesine doğru gemiyi yönlendirip beladan uzak kaldım. Bazılarında ise Bermuda sahillerini seyrederek sakin deniz ve havanın tadını çıkarttım. Bermuda açıklarında kaybolan gemiler ve uçaklar hakkında pek çok kitap okumuştum. Bunların nedeni hala bilinmiyor. Oysa kaderin Bermuda üçgenine benzeyen yaşam. Ölüm ve ölüm zamanı üçgeni de vardır. Bunların sırları astroloji sayesinde artık biliniyor.

 

Yaşam ve ölüm sırları hakkında Vedik astroloji kaynaklarında çeşitli kurallar ve analizler bulunur. Ben de yıllarca bunlar üzerinde araştırmalar yapan bir Vedik bilgesiyim. Araştırmalarımın ve bulgularımın bana gösterdiği çok ilginç çözümler oldu. Bu kuralların Vedik temel kaynaklar kitapları sayılan “Brihat Jataga” ve “Brihat Parasara Hora Sastra” içinde yer alanlarını,  Hindistan’da bunları satın aldığım yıllardan beri incelerim. Benim bulgularım sırları açıklayan çok etkili ve ilginç olgular ortaya çıkarttı. Bunun anlamı yaşam ve ölüm denklemi arasındaki bazı gizemleri tespit etmemdir.  Zamanı gelince bunları astroloji dünyasına sunmak bir borç sayılır !

 

Öncelikle akla gelecek ilk soru şöyle olabilir ; bir ortak geçmişe sahip olan veya bir amaç için bir araya gelen insanların yazgılarındaki önemli etken nedir ? Örneğin birlikte bir amaç uğruna buluşan  insanlar benzer şekillerde veya tuhaf tarzlarda hayatlarını kaybedebilirler. Bir uçakta seyahat eden yolcular ile personel uçak düşünce hayatlarını kaybederler. Bunları düşen uçakta bir araya getiren yazgılarının ortak özelliği nedir ? Düşen uçaktan kurtulan tek yolcunun yazgısındaki özel işaret ne olabilir ?

 

Yirmi yıldan daha önceki bir zamanda İstanbul’dan  İzmit’e giden  bir arabada yolculuk  yapan beş kişiden dördü bir kamyona çarpma sonucu olay yerinde hayatlarını kaybetmiştilerdi. Yaralı olarak kurtulan  bir kişi vardı. Ölen dört kişinin yazgılarında ölümü getiren kozmik işaret ne olabilirdi ? Hayatı kurtulan beşinci kişinin yazgısı ne olabilirdi ?

 

Böyle benzer olaylarda insanların kaderlerini inceleyen Vedik astroloji sisteminde eksik olan husus yazgıları ölümde birleştiren kozmik işaretlerin ne olduğudur ? Antik çağlarda soruları yanıtlamak için gerekli olan bilgilerin elde edilmesi imkansız olabilir. Zamanımız ise bilgi çağıdır. Bunların araştırılmasını kolaylaştıran dünya çapında haberleşme ve bilgileri toplama sistemleri vardır.

Burada sunulan astroloji çalışmasında  ölümde birleşen yazgıların ortak kozmik işaretleri gösterilecektir. Bu kural bizim çalışmalarımızla saptanmıştır. Aşağıdaki satırı tıklayarak açılacak sayfalarda okuyabilirsiniz.

 

Kaderin   Ortak   Kozmik    İşaretleri

 

©Yücel Sügen

 

17.03.2024

 

 

 

PLÜTO’NUN   OLAĞANÜSTÜ    GİZEMİ

Evrenin  Mistik  Kurgusunun   Metamorfik   Oyuncusu

Bir çocuk, göksel ışınların kendi bireysel karması ile matematiksel uyum içinde olduğu gün ve saatte doğar. Bireyin horoskopu, değiştirilemez geçmişini ve gelecekteki olası sonuçlarını ortaya koyan değiştirilemez bir portredir. Ancak doğum haritası doğru bir şekilde  yalnızca bilge insanlar tarafından yorumlanır ki bunların sayısı azdır.”

Swami Sri Yukteswar

 

Hindu Bilgeler astroloji alanında Vedik sistemini kurup geliştirdiklerinde ancak gözleriyle görebildikleri dış gök cisimleri olarak Satürn’e kadar olan gezegenleri biliyorlardı. Uzak gezegenleri, özellikle Plüton’u tanımış olsalardı astrolojinin ulaşabileceği noktayı tasarlamak mümkün değildir !  1930 Yılında keşfedilen Plüton için yaşam olaylarını inceleyerek kurallar saptanması henüz mümkün olamaz diye düşünüyordum.  Eşim Astrolog  Özlem Sügen bana karşı çıkıyor ve gezegenin müthiş etkileri olduğunu savunuyordu. Plüto evrenin mistik kurgusunda metamorfik bir oyuncu sayılırdı ! İnsanlığı zaman geçtikçe daha çok şaşırtabilir. Yılların deneyimine sahip hayatımda eriştiğim noktada ben de etkilenmeye başladım. İncelediğim ve bizzat yaşadığım olaylarda Plüto inanılmaz gizemli roller oynamıştı. Plüto hem evrensel ve nesilleri etkileyen bir gezegen olduğu gibi aynı zamanda bireysel olarak da etkili ender gökyüzü oyuncusudur. Günümüzde onu gezgen olarak görmemeye başlayan insanlar vardır ama zamanla yanıldıklarını anlayacaklarına eminim.

Yıllarca önce denizaşırı bir yolculuğumda, New York’ta bir kitapçıdan Jeffrey Wolf Green tarafından yazılmış 2 cilt Plüton adlı kitabı almıştım. Uzun zaman boyunca Vedik astrolojisi çalışmalarım ve kitap uğraşları benim bütün zamanımı aldığından Plüto kitaplarını okuyamamıştım. Hayatımda çarpıcı değişimler olmaya başladığında baş rol oyuncusu olarak karşıma Plüto çıkmaya başlayınca kitapları incelemeye başladım. Jeffrey reenkarnasyona inanan ve bu konuda yazan bir astrolog olarak Vedik astroloji ile uyum içinde sayılır. Onun dayandığı gök cisimleri Ay Düğümleri gibi maddi olmayan elemanlar ve Plüto gibi 20.asırda keşfedilen gezegen  olunca uzun zaman boyunca ilgilenmemiştim ama hata yapmışım !

Plüton, gerçekliğin her seviyesinde evrim ilkesiyle uyum içindedir. Evrimin gerçekleşmesinin temel yolları vardır ve bunlar, ruhun nasıl geliştiğine de yansır. evrimin bu iki yoluna felaketler ve tekdüzelik denilebilir.

Tuhaf sayılacak  evrim, metamorfik değişime yol açan ve yaratan çok yoğun bir olaya, yani evrimsel ihtiyaçların hızlı bir şekilde hızlanmasına dayanmaktadır. Doğada bu bir deprem, volkanik patlama, yıkıcı fırtına, dünya savaşı  vb. olabilir. Plüto’nun 1930 yılından sonraki transitlerinde özellikle 2.Dünya savaşı felaketini rahat şekilde görebiliriz. Bilindiği gibi 2.Dünya savaşı Alman ordularının Polonya’yı istila etmesiyle başlamıştı. 1 Eylül 1939 günü saat 04.30’da, Alman savaş uçakları Polonya'yı bombalamaya başlar. İlk bombalar Wielun'a düşer. 1200 sivil hayatını kaybeder. 2.Dünya savaşında toplam 80 milyon insan hayatını kaybetmişti. Savaşın başladığı zamanın horoskopunda Plüto yerleşimine ve görünümlerine bakalım.

Yukarıdaki horoskopta görüldüğü gibi Dünya savaşının başladığı zaman Transit Plüto Aslan burcunda ve 11.evdedir. Satürn ile kare açı, Mars ile karşıt açı ve Kuzey Düğümü ile kare açı yapıyor. Gökyüzünde Büyük kare görünümü oluşuyor. Dünya ve insanlık için tarihin en büyük yıkımını başlatıyor.

İnsanlar için felaket sayılacak olaylara gelince bu, sevilen birinin ani, beklenmedik kaybı, yoğun bir ihanet ve/veya terk edilme deneyimine yol açan güvenin ihlali, sosyal konum veya gücün zorunlu kaybı, tecavüz deneyimi veya herhangi bir tür şiddet gibi şeyler olabilir. cinsel taciz ve AIDS, kanser vb. gibi katalizmik fiziksel travmalar da sayılabilir.

14 Ekim 2008 tarihinde hastalanmam ve bir gün içinde yoğun bakıma girip doktorların umut kestiği zaman doğum haritamda transit Plüto ile natal Güneş arasında kare açı vardı. Bu görünüm yorumu şöyledir ; “Plüton'un Doğumdaki Güneş ile kare açı oluşturması bireyin hayatında zorlu ve dönüştürücü bir döneme işaret eder. Bu iki güçlü gök cismi arasındaki bu kare açı, yoğun ve sıklıkla yıkıcı deneyimlere yol açabilir.”

Dallas kentinde vurularak öldürülen ABD Başkanı J.F.Kennedy horoskopunda transit Plüto ile natal Ay kavuşumu vardı. Bu görünüm yıkıcı sonuçları olan ama duygusal olarak bütün dünyayı etkileyecek bir olayı (ölümü) gösterir.

Karmik   Hesaplaşma

Felaketler nedeniyle evrimin diğer nedeni karmiktir. Karma, yine her eylemin orantılı bir tepkiye sahip olduğu basit  geçmişin hesabı yasasıdır. Mesela birinin güvenine ihanet ettiysem, bir noktada benim de güvenime ihanet etme durumuyla karşılaşmam mümkün değil mi? Eğer bir noktada çocukları terk etmişsem, terk edilmeyi deneyimlemem mümkün olmaz mı ?  Halk dilinde böyle gelişmelere “İlahi adalet” denir. Bunun da evrensel bir açıklaması olmalıdır.

Buna karşılık, tekdüze evrim, felaket olayları olmaksızın yavaş ve ilerleyen bir değişimdir. Bu, ilerici değişim ve büyümeye eşit olan şey, yalnızca yaşamın gel-gitidir. Çoğu insan için bu tür bir evrim, evrimleşmenin ana ve birincil yoludur; bu, birkaç katalizmik olayın karıştığı yaşam boyu dengedir. Dengeye bakıldığında, evrim çoğu zaman bu şekilde gerçekleşir. Bu olayların tümünde Plüto’nun bir şekilde etkisi görülür.

Türkiye’de 21 yıl boyunca  iktidara gelen Recep Tayyip Erdoğan’ın doğum haritasında  Plüto-Jüpiter kavuşumu Başucunda yerleşen Satürn ile kare açı yapmaktadır.  Büyük başarılar ve görülmemiş bir talih işareti sayılan Jüpiter kavuşumu  en kötü olaylarda bile aslında talihini çalıştırabilir. Örneğin 1997 yılında transit Plüto Başucunda kavuşum yaptığından bir konuşması nedeniyle yargılanıp hapse atılmış ama bu olay ona daha sonra iktidar kapısını açmıştır. Transit Plüto kariyer evinden (10.ev) geçerken 2002 yılının sonunda onu Başbakan yapmıştır.

Ay  Düğümlerinin  Gücü

Ay'ın ev ve burcuna göre güney düğümü, ruh tarafından ruhun evrimsel niyet ve arzularının bilinçli bir şekilde gerçekleşmesine izin veren bir araç, bir çalışma modu olarak kullanılmıştır. Tıpkı Plüton'un doğumdaki konumu gibi, ev ve burçla, bu hayattan önceki arzu ve niyetlerin ne olduğunu sembolize eder ve bunun sonucunda ruhun, Ay’ın güney düğümüyle birlikte kendisini tanımlamak için doğal olarak bu hayata yöneldiği yer olur.

Ruh, evrimsel niyetlerini kolaylaştırmak ve harekete geçirmek için her yaşamda ihtiyaç duyduğu bilinçli kişiliği veya egoyu daima yaratır. Ay, ego dediğimiz şeyle ilişkilidir. Ego, bir film koruyucusundaki merceğe oldukça benzer. Merceğin işlevi, filmdeki görüntüleri ekrana odaklamaktır. Mercek olmadan görüntüler yalnızca dağınık ışıktır. Böylece ruh, odaklanmış bir benlik imajı üreterek kendisinin bilincinde olan bir ego yaratır. Ruh geliştikçe kişinin egosu ve kimlik duygusu da gelişir.

Böylece, Plüton'un ev ve burç açısından doğum konumu, onun bu hayata yönelik evrimsel niyetlerinin ve arzularının doğasını sembolize ederken, tabiri caizse, Ayın güney düğümü, ev ve burcuna göre, onun yarattığı ego tipini sembolize eder.

Plüton ve Ay, güvenlik ihtiyacımızla ilişkili olduğundan, çoğumuz hayata bilinçsizce, birincil kendimizi tanımlama duygumuz olarak bu Dinamiklere yönelerek geliriz.

Bileşik (Kompozit) haritalarda Ayın güney düğümü çiftin kişiliği veya egosu ile ilişkilidir. Güney düğümü Plüton ile birlikte, ev ve burç açısından, bu yaşamdan önce birliklerinin nasıl tanımlandığı ve gerçekleştiği ve nerede bırakıldığı ile ilişkili olacaktır. Görüldüğü gibi reenkarnasyon burada Ay Düğümleri ve Plüto ile ilişkilendiriliyor. Vedik sisteminde bu mesele adeta astrolojinin olmazsa olanıdır.

Hem kompozit hem de sinastri haritalarından yararlanılarak çiftin önceki yaşam dinamikleri, mevcut yaşam niyetleri ve amaçları hakkında ayrıntılı bir analiz yapılabilir. (Bunu bir kural olarak ortaya koymak ne kadar doğru olabilir ?)

 

ÖRNEK

 

Şimdi bu reenkarnasyon konusundaki ilkeleri bileşik bir horoskopta  uygulamak için basit bir örnek inceleyelim.

Bu  örnek horoskop, öğrenilmiş duygusal davranış kalıplarının doğasıyla, ebeveyn ve toplumsal çevre yoluyla psikolojik damgalamayla, terk edilme korkularıyla, ihanetle, güven ihlalleriyle, manipüle edilmeyle, kontrol edilmeyle veya baskı altına alınmayla yüzleşmek için bu yaşamdan önce bir araya gelen bir çifti gösteriyor. Başkaları tarafından yaratılan cinsel yaralar ve cinsel enerjinin kötüye kullanılması ve olumsuz kendine inançlar veya imajlar, birçok kişisel kriz biçiminin oluşmasına neden olur.

Bunlar, bu yaşamdan çok önce birbirlerine bağlı olan (Terazi burcundaki 8. evdeki Güney Düğüm) ve eşit ve karşılıklı olarak (Terazideki Güney Düğüm) yardımcı, şifacı, psikolog (6. evdeki Plüton) rolünü üstlenmiş iki kişidir. 10. evdeki Akrepteki  Venüs ile kare görünüm) yoğun tartışma ve duygusal/cinsel keşif yoluyla  karmik ilişkiyi oluşturmaktadır.

Ortak rolleri, sürekli kriz durumu yaratan psikolojik ve duygusal kalıpların kendi kendini mağlup etmesine yol açan dinamikleri (Plüto 6.evde, Güney Düğümü Terazide, Venüs akrepte,10.evde) fark etme ve anlama niyetini vurgular.

Bu iki kişi  geçmiş yaşamlarda birçok kez birbirine bağlandılar çünkü birbirlerine güvenmeyi, diğer insanların çoğunu dışlayarak birbirlerine güvenmeyi zaten öğrenmişlerdir (Plüto kare Venüs).

6. evdeki kompozit  Plüto ile günlük yaşamlarında  birlikte güç ve kontrol mücadelesi verebilirler. Küçük şeyler üzerinde kavga edebilirler ama. daha açık davranarak bundan kaçınabilirler. Profesyonel bir ilişkide tüm güç birinizin elinde olabilir ve  bu biraz soruna neden olabilir. Ancak Mars bu konuda farklı bir hayat sunabilir.

Kompozit  onuncu evdeki Venüs, nazik, adil ve hoş bir kişiliğe sahip bir çift yaratması açısından yararlı bir etkiye sahiptir. Bu çift muhtemelen dünyaya faydalı, iyi insanlar olarak iyi bir üne sahip olacaktır. Dünya tarafından iyi anlaşan, sevgi dolu bir ilişkiye sahip, barışçıl bir çift olarak görünecektir. Bir çift olarak, kariyer ve para açısından kazanç sağlarken aynı zamanda iyi insanlar olarak statü kazanacaklardır. Başka bir deyişle, bencil ya da saldırgan görünmeye gerek kalmadan dünyadan kazanç sağlayabilirler.

Bu, kompozit haritada  1. Evdeki Mars için güçlü bir konumdur. Bir çift olarak her yeni durumla, üstesinden gelmeye hazır bir şekilde karşılaşırlar. Kompozit Mars'ları ilk evlerinde olan çiftler birlikte çok şey başarabilirler çünkü birleşik enerjileri iddialı ve rekabetçidir. Birlikte aktif bir enerjileri vardır. İstedikleri şeyler için savaşmaya hazırlardır. Karmik bir geçmişe sahip olmayı gösteren bu pozisyona sahip çiftler, dünya üzerindeki etkilerini göstermenin ve iz bırakmanın heyecanını yaşarlar. Önceki hayatlarında beraberliğin gücünü sonraki hayatlarında yeniden tatmak için sözleşmiş ruhlardır.

 

PLÜTO’NUN  TETİKLEMESİ  VE  YAŞAMIN   DEĞİŞMESİ

Daha önce incelediğimiz geçmiş yaşamlarla ilişkisi bir ölçüde fantezik bulgulardır. Çünkü ispatlanması günümüzdeki olanaklarla mümkün değildir. Oysa Plüto transitleri olağanüstü yaşam olaylarını karşımıza çıkartabilir ve sihirli değnek dokunmuş gibi uzun yıllar boyunca etkileyebilir. Bu konuda kendi hayatımdan örnekler vereceğim.

 

Nasıl ki, 1963 yılının Temmuz ayında YDO sınavlarına girdiğim gün kaderimde en önemli değişim zamanı olduysa, 1972 yılının ortasında Deniz Nakliyat şirketinden istifa ettiğim gün hayatımın önemli değişim zamanı sayılır. Daha öncede gördüğüm gibi Güneş tutulması hayatımda daima büyük olayları  tetiklemiştir. 1972 Yılının ilk Güneş tutulması 16 Ocak günü gerçekleşmişti. Tutulma sırasında transit Satürn ile Başucu (MC) arasında üçgen (trine) görünüm vardı.  Bunun anlamı 1972 yılı benim kariyerimde bir değişim, ilerleme  ve yükselme zamanı olacaktı.

O yıllarda benim astroloji ile hiçbir ilgim yoktu. Bir bilgim olsa   evlenmiş, daha yeni ev kurmuş, kirada oturan birisi olarak zorlukla girdiğim iş yerinden 1 saat içinde karar verip ayrılamazdım. Bunu yapan gücün ne olduğunu ve hayatımızı nasıl yönlendirdiğini bilmiyordum ama bir gerçekti. Oysa bana önümde açılan altın yılları transit Plüto gösteriyormuş !

1972 Yılının mayıs ayında Deniz Nakliyat şirketinin yük gemisiyle çıktığım seferden dönünce   özel bir  denizcilik şirketinden  aldığım iş teklifi üzerine çalıştığım işletmeden hemen istifa ederek ayrılmıştım. Yukarıda verilen  doğum horoskopumda görüldüğü gibi yeni işime başladığım tarihte transit Plüto ile natal Başucu (MC) kavuşumu vardı. Plüto bana girdiğim yolun beni gemi hissedarı bir kaptan yani armatör olacağımı gösteriyormuş. Öyle ki, Kadıköy’de kirada oturduğum apartman dairesinden birkaç yıl içinde Boğaz sahilinde inşa ettirdiğim yalı dairesine geçmem Plüto’nun sihirli mesajı ardından gelmiş !

Plüto en dış gezegen olarak Güneş etrafındaki bir dönüşünü  248 yılda tamamlar. Bu nedenle insan hayatı Plüto’nun bir turunu görecek kadar uzun değildir. Ancak yolculuğu sırasında yapacağı görünümlerle hayatı sihirli enerjisiyle aydınlatabilir. 2023 Yılının ilkbaharında transit Plüto  Kova burcuna girince natal horoskopumda Başucu (MC) ile üçgen (Trine) görünüm yapmaya başladı. Geldiğim yaşın gereği yeni bir kariyer peşinde koşacak ve iş hayatında kendimi gösterecek bir çağda olmadığımdan bu sefer acaba ne sürprizi var diye merak etmeye başlamıştım.

Plüto en ağır yol alan gezegen olduğundan bir gezegen ile yaptığı görünüm birkaç yıl boyunca sürüyor. Özellikle geri (Retro) harekete geçince zaman uzuyor. 2024 Yılının başında Plüto, MC ile üçgen görünüm yapmaya devam ediyordu. Sonunda bana kariyer hayatımla ilgili bir ödül vereceğini gösterince gücünü de yeniden ispatlamış oldu. Türk denizciliğinde YDO mezunu Kaptan ve Başmühendisleri arasında iş adamı olup gemi sahibi olan armatörlerin yer aldığı mükemmel bir kitap yayınlanmış. Bu kitap bana ulaştığında hayatta insanı mutlu edecek tılsımın sadece para kazanmak olmadığını, insanın başarılarının gösterilmesi ve ebediyen kalacak şekilde topluma sunulmasının daha zevkli ve onur verici olduğunu hissettirdi.

Kaptan Yücel Sügen denizci olmaya daha ortaokul çağında karar verip buna kavuşacağı eğitimi yapmayı başarmış,  mesleğini zevkle yapmış  ve de maddi olanaklara kavuşmuş birisi olarak Tanrının sevgili kuluymuş. Bir zamanlar gerçekten oldukça fakir  olan bu Atatürk cumhuriyeti muhteşem ülke bana sahip olduğum olanakları ve başarıları verdiğinden  benim için çok kutsaldır. Atatürk’ün cumhuriyet ayarlarına dönmek ve bundan asla vaz geçmemek gerekiyor.

 

 

Transit Plüto 2024 Ekim ayında transit Mars ile karşıt açı yapacak ve Mars gezegeni uzun süre ileri-geri hareketlerle yerini koruyacağından 3 ay boyunca bu zararlı açı değişmeden kalacaktır. Plüto-Mars zararlı açıları bireysel hayatımızı sarsabileceği gibi Türkiye için çeşitli ağır sorunlar oluşturabilir. Ulusça çok dikkatli olmamız gereken yıllardayız.

 

©Yücel Sügen

 

12.01.2024

 

 

 

ALACAKARANLIK     KUŞAĞI

 

 

Cumhuriyetin  İkinci   Yüzyılında     Belirsizlikler

 

Bazen hayatımızda anlam veremediğimiz veya bilimsel kalıplarla çözemediğimiz tuhaf olaylar yaşarız. Sahip olduğumuz doğum horoskopuna bağlı olarak alaca karanlık kuşağında yaşanan olaylar çok gizemli ve tuhaf şekillerde ve zamanlarda ortaya çıkar. Çoğumuz bunları araştırmak yerine unutmayı tercih ederiz. Meslek hayatımda alacakaranlık kuşağında yaşadığım sahneleri kaydetmeyi tercih etmişimdir. Bunların içinde  aynı olaya şahit olmuş ve etkilenmiş başka denizcilerin olduğu bir vakayı anlatmak istiyorum.

 

Meslek hayatımda çeşitli zamanlarda Türk bayrağına geçen gemilerde ilk seferi yapmak üzere kısa periyotlarda denize çıktığım seferler olmuştur. Diler Denizcilik şirketinin 1995 yılında satın alarak Japonya’da teslim edilen “MV.Sürmene-4” adlı gemisini  alarak  ilk seferi yapmıştım. Bayrak çekme töreni Japonya  Kobe’de yapılmıştı.  17 Ocak 1995 günü Kobe büyük bir deprem yaşamıştı. Aynı yıl içinde orada  olmak dehşeti anlamamı  sağlamıştı.

 

Gemi ilk seferinde Meksika’dan yükleme yapacaktı. Pasifik okyanusunda kasım sonuna doğru yükleme limanına doğru Japonya’dan ayrılıp nispeten güzel hava ve deniz şartlarında seyrediyorduk. Rotamızın üzerinde Midway bölgesi vardı. Hawai adalarının kuzeyine ulaşmadan  önce geçtiğimiz okyanus bölgesinde  2.Dünya savaşının en kanlı deniz savaşlarının yaşandığı Midway   ile ilgili pek çok film izlemiştim. 

 

MİDWAY’DE  DENİZE   GÖMÜLEN  IJN  MİKUMA

 

 

 

5 Haziran 1942 gecesi Japon kruvazörü Mogami ve Mikuma, Midway Muharebesi'nden çekilirken birbirleriyle çarpıştı. Mogami'nin güvertesi 1 numaralı tarete kadar ezildi. Mikuma hasar görmüştü ve yağ sızdırıyordu ama yine de makul bir hıza çıkabildi. Mogami bir romorkör gibi davranarak Mikuma’yı çekmeye başlamıştı. Daha sonra Midway'den ulaşan  ABD savaş uçakları saldırıp Japon savaş gemilerine ağır darbeler vurmuştu.

 

 Suzuya, Mogami, Mikuma ve Kumano kruvazörleri  aldıkları emirlerini yerine getirmek için Midway'e hızlı bir şekilde gelerek savaş katılmışlardı ancak  saldırının iptal edilmesi yönünde emirler  Japonya’dan verilmiş fakat  gemiler  ertesi güne kadar bu mesajları alamamışlardı.

 

Mogami, başlangıçta daha ağır hasar görmesine rağmen yoluna devam edebilmiş ve Mikuma üst kısmı dumanı tüten bir hurda yığınına dönüşmüştür.

 

Daha sonra Mikuma  ABD uçakları tarafından bombalanarak batırılmış ve bütün mürettebatı hayatlarını kaybetmiştir. Hayati bir mesajın alınamaması yüzlerce askerin ölmesine ve gemilerinin okyanus dibine gömülmesine neden olmuştur.

 

Uzaylıların Baskını mı Yoksa Hayaletler mi  ?

 

Deniz faciasının yaşadığı Midway bölgesinden geçerken Pasifik yolculuğunu  27 derece Kuzey enleminde yapıyorduk. Güneşli, sıcak ve çok sakin bir gündü. Deniz adeta çarşaf gibiydi.

 

Meksika’da yükleme limanı  Kaliforniya körfezinde ama ana kıtadaki Guaymas limanıydı. Buradan Tayvan’a dökme maden yükleyecektik. Rotamızda Hawai adaları vardı. Önce Kauai adasının sahillerini görecektik. Okyanusta bulunduğumuz  Midway bölgesinde  2.Dünya harbinde ABD ile Japonya arasında müthiş deniz savaşları olmuştu. Güneşli, sıcak havada denizin ayna gibi dümdüz olduğu bir gündü. Kahvaltıdan sonra kamaramda önceki kaptandan kalan İngilizce bir kitabı okuyordum. Saat 11 sularında anormal seslerle irkildim. Parazitler ve vınlama sesleri yukarıdaki köprü üstünden geliyordu.

 

Hemen  üst güverteye çıkan merdivenlere koştum. Kaptan köşküne girmeden önce telsiz odası vardı. Kapısı açıktı,  Telsiz zabiti şaşkın gözlerle olanları izliyordu. Beni görünce adeta kekeleyerek, “Efendim, bütün cihazlar kendiliğinden açıldılar, kontrol edemiyorum..” dedi.  Benzer anormal durum harita odasından geliyordu. Kaptan köşküne girdiğimde aynı şekilde şaşkın gözüken 4.Kaptan geldiğimi görünce, “Süvari bey, bütün aygıtlar kendiliğinden çalışmaya başladı..” demişti. Gerçekten harita odasında ve köprüdeki  elektronik aygıtlar çalışır durumdaydı. Üzerimizden geçen bir uçak var mı diye baktım. Okyanusta adeta  in cin top oynuyordu ! Elektrikli aygıtları durdurmak da mümkün değildi. Yarım saat içinde kendiliğinden devreden çıkmaya başladılar.  Sanki uzaylılar gemiyi basmışlardı ! Böyle bir olayı daha önce hiç yaşamamıştım.  Bir daha da yaşamadım. Telsiz zabiti o kadar olumsuz etkilenmişti ki seferin sonunda mesleği bıraktığını şirketteki Personel müdüründen duyacaktım.  “O gün Pasifik ortasında aklımı kaçıracaktım “ demiş !

 

Midway civarında yaşadığım bu olay için düşününce çeşitli açıklamalar bulunabilir. Fakat Atlatik’de personeli olmadan pupa yelken seyir halinde bulunan Mary Celeste adlı geminin gizeminden aşağı kalmayan bir vaka sayılabilir. Osmanlı zamanındaki Garabet adlı geminin kaybolmasından 8 yıl sonra ortaya çıkması da tuhaflık bakımından benzer olabilir. 

 

Pasifik’te ölüme giderken Japonya’dan gönderilen telsiz mesajlarını alamayan ve aynı gün için hayatlarını kaybeden Japon askerlerinin kaderini belli ki elektromanyetik bir etkilenme değiştirmişti. Benim kumandam altındaki geminin de önce etkilenen yeri telsiz odasıydı. Ardında seyir aygıtlarının tümü teknoloji veya mantıkla açıklanamayacak şekilde zıvanadan çıkmışlardı !

 

Denizcilik hayatımda normal ve anlaşılır şekilde yorumlanması mümkün olmayan çeşitli olaylar yaşadım.  New York’ta hurda yüklenen MV.Nazlı G adlı dökme yük gemisiyle  1994 ilkbahar başında İskenderun limanına gelirken Kuzey Atlantik okyanusunda  gökyüzünde akşamüüstü bir ufo görmüştük. Bu olaydan hemen sonra yarım gün boyunca 35 bin ton yükü olan gemi iki kat hızlı yol almaya başlamıştı. Bulunduğumuz bölgede bize sürat sağlayacak ne akıntı kuvveti ne de fırtına gücü vardı.

 

Yaşadığımız tuhaf olayların  nedenleri kolay şekilde anlaşılamaz. Evrende iç içe geçmiş çeşitli hayatların olduğu söylenir. Belki de bunları birbirinden ayıran boyutların bazen arıza yaptıklarını düşünebiliriz.  Hayat göründüğü gibi basit bir zaman akışkanlığı içinde olmayıp boyutların birbirini etkilediği karmaşık  sahneler içinde geçmektedir ki kaderimiz bazen olağanüstü etkileniyor. Belki de anormal vakalar insanlara ölümün bir son olmadığını düşündürmüş olabilir. Astroloji de insanlığa benzer bir yoldan iletilmiş olmalıdır. Bu dünya insanlarının kültür becerisi olması akla yatkın değildir. Özellikle binlerce yıl önceki bilimle Vedik astrolojisinin insanın eseri olduğunu mantığımız kabul edemez !

 

 

Türkiye’nin mundane (Yıllık) horoskopunda Solar yıl 29 Ekim 2023 günü başlıyor. Yaşanacak 1 yıllık süreçte  solar horoskop anormal olaylar görüleceğini ve trajediler yaşanacağını  vurguluyor. Türkiye’de  zaman içinde var olmak ve ayakta kalmak savaşı vereceğimizi hissediyoruz. Türkiye alacakaranlık kuşağına giriyor ve insanlar  ne yazık ki başına gelecekleri anlayamıyor  !

 

©Yücel Sügen

 

28.10.2023